Gülen’in adını ilk olarak bir Soğuk Savaş aygıtı olan Komünizmle Mücadele Derneği’nde görürüz. Bu dernek; ABD egemenliğinin Türkiye’de kökleştirilmesi, komünizmle mücadele adı altında sosyal uyanışın önüne geçilmesi, NATO’ya üye ülkenin bağımlılığının pekiştirilmesi için oluşturulmuş devlet içi karanlık gladyo örgütünün bir ayağı sayılabilir.
Derneğin Türkiye’deki en önemli eylemlerinden biri yine ABD şirketi Aramco tarafından ekonomik olarak desteklenen, Müslüman ülkelerin şeriat ile yönetilmesini amaçlayan Rabıta örgütü ile bağlantılı Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) ile birlikte düzenlediği “Kanlı Pazar” olayıdır. ABD 6. filosunun İstanbul limanına gelmesine karşı çıkan bağımsız Türkiye’den yana gençlerin 16 Şubat 1969’da gerçekleştirdikleri İstanbul’daki miting, Komünizmle Mücadele Derneği ve MTTB yandaşlarınca basılır. İki genç ölür. Yüzlerce kişi yaralanır. Dönemin gazeteleri, saldırıdan önce Komünizmle Mücadele Derneği ve MTTB üyelerinin 6. filoyu kıble alarak namaz kıldıklarını yazar.
Özgürlükçü 1961 Anayasası’na karşı yapıldığı bilinen 12 Mart faşist darbesi döneminde, birçok yurtsever hapislerde çürütülürken Fethullan Gülen, din devleti kurma çabası içinde olmaktan yalnızca 6 ay tutukluluk yaşar. Hakkında verilen hüküm bozulur, ardın genel af ile dışarı çıkar ve devletin vaizi olarak görev yapmaya devam eder!
Devletten maaş alırken dini cemaat örgütlenmesini giderek büyütür. Cemaatini genişletmek amacıyla ülkeyi dolaşır, dergi çıkarır.
Yine Amerikalıların isteği ve talimatıyla darbe yaptıkları kanıtlanmış olan 12 Eylülcüler tarafından da korunur. 12 Eylül zindanlarında gençler işkencelerden geçirilir, idam sehpalarına gönderilirken hakkında sıkıyönetim komutanlığı tarafından yakalama kararı olan Fethullan Gülen bir türlü yakalanamaz. Dahası, Türkiye içinde birçok il ve ilçede cemaatini örgütlemeye devam eder, vaazlar verir.
Yemek kartıyla SGK primi ödemeyin!Yemek Kartı ile Gelir Vergisi ve KDV Tasarrufu Hem Markette Hem Restoranda GeçerliTicket Restaurant Yemek Kartı
Teklif Al
12 Eylül’ün başbakan yardımcısı, daha sonra ANAP’ın genel başkanı olan Turgut Özal tarafından özel olarak korunur.
Son 40 yıldır Türkiye’de var olan hemen hemen tüm siyasi partilerin yönetici ve liderlerinin Fethullah Gülen ya da onun örgütü ile sıkı ilişkiler kurmaya özen gösterdikleri bilinir. Bunlar arasında, Tansu Çiller’den Mesut Yılmaz’a, Süleyman Demirel’den Bülent Ecevit’e, Alparslan Türkeş’ten Kemal Kılıçdaroğlu’na değin birçok siyasi aktör sayılabilir.
Maklubeye kaşık sallanan cemaatin ışık evlerinden yetişenler, ordudan Emniyet’e tüm devlet kademelerine sızar, özellikle ABD’nin hüküm sürmek istediği yabancı ülkelerde de özel okullar adı altında bir tür casusluk teşkilatını oluşturur. Türkiye içinde ikinci cumhuriyetçi kesimle omuz omuza 1923 devriminin tüm kazanımlarını yıkmayı, CIA ajanlarının hedefe koyduğu Kemalizmi yok etmeyi görev edinen Fethullan Gülen örgütü, medyadan iş dünyasına, spordan edebiyata değin geniş bir ağ kurar.
Ordunun Cumhuriyetçi kadrolarını ve yurttaki demokratik örgütlenmeleri “Balyoz”, “Ergenekon” gibi adlarla tasfiye için AKP adına yargılamaları, tutuklamaları, soruşturmaları gerçekleştirir. Rejimin değişmesi için gerçekleştirilen anayasa değişiklerinin halkoylamasından geçmesi için özel çaba harcar. Bu uğurda, mezardaki ölüleri bile seçmenden sayılmasını sağlar.
İktidara gelmesi sonrası AKP ile bir tür iktidar ortaklığı yapan Fethullah Gülen casusluk örgütü, tümüyle iktidarı ele geçirmek isteyince koalisyonu bozar.
Cumhuriyetin ve demokrasinin kurumlarını kendisi adına kemirmesine izin veren AKP’nin Saray iktidarı, casusluk cemaatinin orduya yerleştirdiği elemanlarınca gerçekleşen darbe ile yüz yüze gelir. AKP’nin siyasetinin sonucu oluşan darbeye karşı çıkmak isteyen yurttaşlar ölür.
O darbeden bu yana AKP, sözde Fethullahçılarla mücadele ediyor!
Oysa, örgütün tortusu her yerde...
Beşinci kol olarak varlığını sürdürüyor.
https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/isik-kansu/soguk-savas-aygiti-2260318#google_vignette