Yaşı ilerlemiş benim gibi kişilerin, geçen güzel günleri hatırladıklarında aklımıza gelen ilk şarkılardandır…
Değerli kardeşim Hilmi Gider ve aynı görüşte olanların: Efes sözünü , Selçuğumun sembol ismi olması çalışmalarını; Selçuk halkımızın tarihi bir temele dayanan hemşehrilik bilincinin oluşmasında, Efes’e dayanan bir gerekçe aramak ve Efes’in uluslararası şöhretinden tüm Selçuklu hemşehrilerimizin faydalanmaları çabası olarak görüyorum.
Bu dostlarımız işi Efes şehrine kadar götürüp, daha da derin bir temele oturtmak istiyor, tamamen iyi niyetle, ancak altında Çapanoğlu çıkıyor.
Önceleri “Ayasuluğ veya Hacısuluk” isimleri; dinî bir temele ve tarihe oturuyordu. Meşhur yazar Dido Satiriyou’nun “Selam sana Anadolu “ diye ismini hatırladığım kitabında “Hacısuluk” diye zikrediliyor. Kasdedilen İncil diye takdim edilen kitaplar derlemesinin birini yazan Yuhanna isimli azizin adının her halde “Suluk” diye anılmasımıdır? Diye düşünüyorum.
Gerçekten ; o zaman neden Efes değil de “Aziz Yuhanna ilçesi” olmuyoruz ?
Basit olarak ilk okuduğum, kutsal kitap İncil’dir. Hristiyanlık propagandası için dağıtılmış küçük bir kitaptı.
İncili meydana getiren 4 kitaptan , Yuhanna incili ; müslümanlığın bir gün geleceğinden müjde verir bir havası vardı.
İstanbul’da çok sevdiğim kitapçı bir arkadaşım vardı. Süryani ve çok bilgili, kendisini dinine vakfetmiş bir insan olduğunu öğrenmiştim, haricen.
Ona Hz. Muhammed A.S. ismi olan Ahmet ismini sorduğumda- ki geleceğinden bahsediliyor- bana O’nun aziz bilmem kim olduğunu söyleyip, O geldi aydınlatmasını çok önceden yaptı gibi sözler söylemişdi.
Bir kerre inkâra sapıldı mı, sonu gelmez, biliyorsunuz.
Tarihen Aziz Yuhanna’nın; Hz.İsa efendimizin maiyetinde olduğunu, son zamanlarında Hz. Meryem’e hizmet ettiğini, yoldaşlık ettiğini, Efes şehrine gelip, bir müddet kaldıklarını biliyoruz.
Egede İlk Hristiyan meçlinin “konsülünün” toplandığı yer olduğumuzdan, hem tüm dünya Hristiyanlarına tanıtılmış olur, daha esaslı nedenle ilgi çeker, hem de C.H.P. nin 6 okundan birini “ MİLİYETÇİLİK” daha yok ederiz, hem de Yunanlılardan başkasını ilgilendirmeyen, yok Selçuk-Efes, yok Efes-Selçuk muhabbetleri ortadan kalkar.
Zaten Yunanistan’a tehcir edilen rumlar “NEA EFESUS”u kurmuşlar.
Efes kıtlığımı var ? Yaa değerli arkadaşlar… Bizler 45-46 ve yakın doğumlar Efes’in içinde büyüdük. Hayretle anıyorum; kanalizasyonların içlerini dahi ayrıntısıyla biliyorduk. Bir çok Efes esnafımız da böyle büyüdü.
Turistlerin nelere meraklı olduklarını öğrendiler ve tarihi eserlerin sahtelerini imal edecekleri yüksek (?) seviyelere bile ulaştılar. Teker, teker isimlerini sayabilirim . Yeni ve Selçuk dışından gelenleri tanımam. Çün ki: Çok istediğim halde, sağlık ve ulaşım güçlüğüm nedeni ile Efes esnafından arkadaşlarımı görme özlemi mi gerçekleştiremedim.
Bana ilk hayat tecrübelerimi kazandıran sınıfımızın en uslu çocuklarından ; fakir lakabıyla maruf ve meşhur Ünal Keser kardeşimi, çok sevdiğim Naci Athan amcamın oğlu ve kardeşim Ömer’i, Selçuk kardeşimin hatırası Emsel oğlumuzu, Naci Athan ve tüm isimlerini bu sayfanın alamayacağı dost ve kardeşlerimi, gerçekten çok özlüyorum.
Sadece o dostlar ve büyüklerimizin hatıraları, inanın ansiklopedi olur. Yazdan beri Hilmi kardeşime bildirdiğim nedenlerle, yani ; kısacası 77 yaşını doldurmuş olmanın bedeli rahatsızlıklar oluyor. Ufak bir ev kazası, insanı hastanelik ediyor. Kendimden çokça bahsettim, beni bağışlayın. Herhangi bir planlama olmadan başladığım yazımı burada bitiriyorum. Hepinizi özlemle, sevgiyle kucaklıyorum; değerli dostlarım, kardeşlerim, okurlarım ….