Haberciler hemen her gün mafyalar, çeteler ve parti liderleri tarafından tehdit ediliyor.
Dün Meclis’te yeni dönem açıldı ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli sezona hızlı bir giriş yaptı! Bahçeli, Sinan Ateş cinayetinde saklı tutulmaya çalışılan noktaların üzerine cesaretle giden gazetecileri, Halk TV’yi ve CHP’yi “Ayağınızı denk alın” ifadeleriyle tehdit etti. Gazeteciler Şule Aydın, Timur Soykan, Murat Ağırel ve Barış Pehlivan’a “Dört soytarı” dedi.
Çünkü Bahçeli, Sinan Ateş cinayetinin siyasi bir suikast olmadığına tüm ülkenin inanmasını istiyor. Bu nedenle MHP’li isimlerin cinayetle bağlantısının ortaya konulmasından rahatsız. O ve kurmayları, “resmi hikâye”nin kimse tarafından sorgulanmamasını sağlamak için aksi yönde konuşan, yazan herkesi susturmayı hedefliyor. Yargının dosyayı MHP’nin istediği şekilde kapatmasının önündeki tek engel de hakikatin bu çığlığı zaten.
Bu hatırlatmaya meslektaşlarımızın ihtiyacı yok ama onları diline dolayanlara karşı vurgulamakta yarar var: Şule Aydın, Timur Soykan, Murat Ağırel ve Barış Pehlivan “soytarı” değil, sadece ve sadece gazetecidir. İktidar katından hedef alınmaları da işlerini ne kadar iyi yaptıklarının kanıtıdır. Kaldı ki eğer gerçekten “soytarı” olsalardı, düzenin sahipleri tarafından tehdit edilmez, el üstünde tutulurlardı.
Böyle bir günde Meclis hiçbir şey olmamış gibi açıldı. Erdoğan Meclis’e girdiğinde ne yapacağı merak edilen CHP grubu, bütünlüklü bir tavır sergileyemedi. CHP’nin 127 vekilinin yarısından fazlası Genel Kurul’a girmezken, salonda bulunanların büyük çoğunluğu AKP’li Cumhurbaşkanı’nı ayakta karşıladı. Sadece birkaç vekil ayağa kalkmayarak tepkisini gösterdi.
CHP lideri Özgür Özel ise sabah partisini ve gazetecileri tehdit eden, kendisine de “çürük” diyen Bahçeli ile tokalaştı. Daha sonra kuliste gazetecilerin sorularını yanıtlayan Özel, partisinin Erdoğan’ı karşılama tarzını sahiplendi. Ayağa kalkarak “makama saygı gösterdiklerini” savunan Özel, “Bunda şaşırılacak bir şey yok” sözleriyle eleştirilere yanıt verdi.
Şaşırıp şaşırmama ayrı bir mesele ama muhalefetin “iktidarla mücadele” stratejisi enine boyuna tartışılmayı hak ediyor. Örneğin nedir bu “makama saygı”? Evet, karşılığı varsa anlamlı olabilir. Makamın saygınlığı, makama oturan tarafından önemseniyor ve korunuyorsa değerlidir. Ancak kendine itiraz eden hiçbir özneye saygı duymayan, düşmanlıktan, kutuplaştırmadan beslenen, hakareti ve tehdidi siyaset yapma biçimi haline getiren bir iradeye karşı sergilenen “saygı”, boğazı kesecek bıçağı bilemekten başka bir anlam taşır mı?
CHP, ülke gerçekliğiyle uyuşmayan bir illüzyonun içinde. Her şey normalmiş gibi “normalleşmede” ısrar eden, anamuhalefet görevini baskıcı iktidarla gerilim yaşamadan yapmak isteyen, karşı mahalleye ekonomi-politik tercihleriyle değil salt “iyi niyet” gösterisiyle ulaşmaya çalışan bir çizgiden memleketin fayda görme ihtimali yok. Dileyelim ki muhalefet bunu anladığında çok geç olmasın.