Belli ki milletvekilleri yazlıklarında ya da yedi yıldızlı otellerde tatildeler ya da Fransa’da olimpiyatları izliyorlar. Ben gariban da muhalefet partilerinin muhalefet yapacağına inanmışım. Anladım ki bu ülkede herkes bir yolunu bulup bir güzel geçinip gidiyor. Artık şu görüntülere şaşmamayı öğrendim: Adam elinde çöp torbası bankaya gidiyor, sırası gelince çöp torbasındaki 10 milyon TL’yi banka kasasının açık yerine boşaltıyor. Banka memurlarının tek yaptığı parayı makinede saymak. “Arkadaş sen bu parayı nereden buldun” diye soran yok. 10 milyar da getirsen soran yok!
Açık ve net Türkiye bir karapara cenneti. Sadece karapara mı? Vergi vermeyenler cenneti! Adamın Kapalıçarşı’da kuyumcu dükkânı var, ne vergi vermiş? 16 bin TL. Alkışlar. O da ne? Ülker (sahibi en zenginlerden) vergi ödememiş. Limak, Cengiz Holding, Sabancı Holding ve pek çok inşaat şirketinin vergileri ya Tayyip Erdoğan tarafından silinmiş ya da zarar gösterip vergi ödememişler. İşin garibi ve “Türküm doğruyum çalışkanım” diye bir andımız var.
Andımız’ı severiz ama bakalım davranışlarımız Andımız’la uyuşuyor mu? İşte ben de bunu merak ediyorum. Vergi verilenin enayi kabul edildiği bir ülkede acaba Andımız sözleri yerine getiriliyor mu? Biz bize benziyoruz, kimseler kusura bakmasın!
Yıllar önce Meclis’te küfürler havada uçuşmuştu, hatırladınız. Meclis imamı bu böyle gitmez diye düşünmüş, cuma namazında küfür üstüne milletvekillerini, Meclis çalışanlarını uyarmaya karar vermiş. “Küfür etmek, din açısından kötü kabahat sayılır” demiş, seçtiğimiz milletvekilleri de kuzular gibi onun bu sözlerini dinlemişler. Ben olayı namaza giden milletvekillerine mikrofon uzatılırken yakalamıştım. “Hoca doğru söylüyor, küfür en büyük günahlardan biridir. Küfür eden kendi anasına küfür etmiş olur. Hocaya minnettarız.” İşte ben burada koptum, imamdan ders alan bu adamları milletvekili seçtiğimize göre, bizde bir terslik olması.
Devam edelim. İzmir’de, Bodrum’da yağmur yağmış, yer gök su içinde. Esnaf, dükkânına giren suları süpürüyor. Dükkânı sular altında kalmış bir kadın esnaf haykırıyor: “Bu on yıldır böyle, ne zaman yağmur yağsa biz suların içindeyiz! On yıldır bu böyle!” Kardeşim on yıldır, sokağına mazgal yapmayan belediyeyi başında tutuyorsan cefasını çek! Belli ki sen mağduru oynamayı iş edinmişsin. O zaman yakınmayı kes!
İstanbul’a kar yağmış, milli felaket! Uyarılar yapılmış, kar lastiği olmadan sokağa çıkmayın! Adam bir servis şoförü ateşli bir şekilde haykırıyor. “Arkadaş yolda kaldım! Bu ne iş?” Mikrofonu uzatan soruyor: “Kar lastiğiniz var mıydı?” “Yok ama devlet bu işi halletsin!” Şimdi bakın bu bir servis arabasıysa bir özel mülk demektir. Bir şirket için çalışıyordur, bu durumda şirket taşıdığı elemanların can güvenliği için biraz masraf yapıp kar lastiği takmak zorunda. Devlet neden bu işe karışsın ki? Ama arkadaş, patronuna çıkıp “Ben kar lastiği olmadığı için bugün işe çıkamam, taşıdığım insanların hayatlarını tehlikeye atamam!” diyemediği için hop hemen suçluyu buluyor: Devlet! Yani bu kadar kolaycılık olmaz.
Çok çalışkanız ya doğuda bir köy, köye ulaşmak için anayol bitiyor, 5 kilometrelik bir çakıl yol başlıyor. Yağmur yağınca yolda araba gitmesi imkânsız! Köy ahalisi kahvede okey oynayarak vakit geçiriyor içlerinden biri de “Hadi arkadaşlar bir imece yapıp şu yolu düzeltelim” demiyor. “Boşver ya, devlet yapsın!”
Mesela Alevi yurttaşlar zorunlu din derslerine karşı çıkıyorlar. Yerden göğe haklılar ama acaba kaç Alevi yurttaş çocuğunun zorunlu din dersine girmemesi için başvuruda bulundu, mahkeme kararı aldı? Gerçekten ben bunu şiddetle merak ediyorum. Sayı çok değil, 1000 kişi olsaydı bu zorunlu din dersi sorunu mutlaka çözülürdü. Ama Alevi yurttaşlar bunu yapmadılar. Çocukları paşa paşa zorunlu din dersine giriyorlar. O zaman yakınmayın!
Oturduğum yerde inşaat histerisi son hızıyla devam ediyor. Evi inşaata gitmeyenler adeta yas tutuyor. Hadi hayırlısı.
Şimdi bir soru: Instagram neden yasaklandı? Neymiş önemli bir Hamas kişisi Tahran’da öldürüldü. Yas tuttuk. Aslında yas palavra, vergi vermeyen şirketler, holdingler, kişiler açıklanmaya başladı. Yayılmasını istemezler! Eskiden kitaplar yasaklanırdı şimdi Instagram! Sırada ne var merak ediyorum?
Bu arada ülkemizi feci bir kıtlık bekliyor. Çiftçiler traktörleriyle yol kapatıyorlar. Çukurova’da üreticilere yazı gitmiş: “Su veremeyeceğiz, ekin ekmeyin!”
Bugünler iyi günlerimiz!