CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Altı Ok’taki devletçilik okunun renginin değişeceğini belirtti. Devletçilik okunun çevreciliğe işaret etmesi için yeşil ve kadın-erkek eşitliğine işaret etmesi için mor renklerle yenileneceği belirtiliyor.
Bunu Altı Ok’un sulandırılması olarak görenler, Özel’e tepki gösteriyor.
CHP ÖZELLEŞTİRMECİDİR
Altı Ok’un devletçilik okunun renginin değiştirilmesinde hiçbir problem yok, çünkü “yeni CHP” zaten devletçi değildir. CHP özelleştirmeci bir partidir. Üstelik Kemalist devletin inşa ettiği kamu iktisadi teşekküllerin (KİT) bir kısmının özelleştirmesinden doğrudan sorumludur.
Demirel-İnönü hükümetinin (1991-1993) sattıklarından bazıları şunlardır: İpragaz, Şekerbank, Şeker Sigorta, Türk Traktör, Çukurova Elektrik, Netaş, Gima, Gaziantep’ten Niğde’ye toplam 12 çimento fabrikası, Sümer Holding’in 291 mağazası ve 40 arsası.
Çiller-Karayalçın hükümetinin (1993-1995) sattıklarından bazıları şunlardır: AEG-ETİ, İstanbul Demir Çelik, Sivas Demir Çelik, Teletaş, Güneysu, Toros İlaç, Çanakkale Seramik, Fruko-Tamek, Pancar Motor, Konya Şeker Fabrikası, Adıyaman Çimento Fabrikası, Havaş, Çinkur, Köyteks, Turban Turizm, Kars’tan Bursa’ya toplam 29 yem fabrikası, Ankara’dan Ağrı’ya toplam 12 et kombinası, Adana’dan Trabzon’a toplam 28 SEK.
Çiller-Baykal hükümetinin (1995-1886) sattıklarından bazıları şunlardır: Diyarbakır’dan Kastamonu’ya 6 SEK, 9 ORÜS işletmesi, Sümerbank, Sümer Holding’in kalan 88 mağazası.
ATATÜRK’ÜN DEVLETÇİLİĞİ
Tablo budur ve CHP bu tablodan pişman değildir. CHP her ne kadar programında hâlâ devletçi yazsa da devletçi değildir, serbest piyasacıdır, özelcidir, özelleştirmecidir.
Bu çelişki nedeniyle de parti programındaki devletçilik maddesi şu hale getirilmiştir: “CHP’nin devletçiliği, devletin halka hizmet için yapılanmasını, katılımcı yönetimi, demokratik hukuk devletini öngörür.” (CHP Programı, s.15.)
Halbuki devletçilik bunlar değildir; katılımcı yönetim, demokratik hukuk devleti başka şeydir. Devletçilik iktisadi bir konudur. Mustafa Kemal’in Cumhuriyet Halk Fırkası’nın 1931 programı, Devletçilik ilkesini şöyle açıklar: “Ferdi faaliyeti ve çalışmayı esas tutmakla beraber mümkün olduğu kadar az zaman içinde milleti refaha ve memleketi bayındırlığa eriştirmek için milletin genel ve yüksek menfaatlerinin gerektirdiği işlerde -özellikle iktisadi alanda- devleti fiilen alakadar etmek önemli esaslarımızdandır.”
Ve Atatürk 1937 yılında şu değerlendirmeyi yapar: “Türkiye’nin uyguladığı devlet sistemi, ... sosyalizmden alınmış alelade bir nakil değildir. Bu, Türkiye’nin ihtiyaçlarından doğma, Türkiye’ye has bir sistemdir. ... Kişisel girişimi desteklemek, fakat büyük bir milletin ve geniş bir memleketin bütün ihtiyaçlarını ve yerine getirilmemiş vazifelerini göz önünde tutarak vatanın iktisadiyetini devletin eline bırakmak. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kısa bir zaman içerisinde ... kişisel ve özel girişimin yüzyıllarca başarmaya muktedir olmadığı şeyi yapmayı başarmıştır.” (Sadi Borak, Atatürk’ün Resmi Yayınlara Girmemiş Söylev, Demeç, Yazışma ve Söyleşileri, Kaynak Yayınları, s.266.)
ALTI OK BAYRAK DEĞİLDİR
Asıl sorun şuradadır: Altı Ok, CHP’nin bayrağı ya da logosundan ibaret değildir. Altı Ok Türk Devrimi’nin programıdır, o nedenle bu programın ilkeleri hem anayasaya hem de Cumhuriyet Halk Fırkası’nın programına girmişti.
Ancak CHP’nin devrimci barutu tükenirken önce anayasadan çıkarıldı, 90’ların başından beri de partinin programından fiilen çıkmış ve sembol olarak bayrağında kalmış oldu. Dolayısıyla “Yeni CHP” liderliğinin, devletçilik okunun rengini değiştirmek istemesi, zaten değişmiş olan bir anlayışı resmiyete dökmekten başka bir şey değildir.
Ve önemle belirtelim: Altı Ok, Türk Devrimi’nin programı olarak, bugün de ihtiyaçtır. “Yeni CHP” o programdan vazgeçmiş olsa bile Türk ulusu o programı yeniden cisimleştirecektir.