Yeni anayasa, millî ve manevî değerler, kılıç kalkan ekibi tam gaz Erdoğan’ın istediği gündem tartışılmaya devam ediyor. Muhalefet ise durumun farkında olduğunu söyleyerek "Erdoğan bize her hafta bir gündem dayatıyor" diyor. Farkında olmasına farkında ama ne hikmetse durumun değişmesi için de bir şey yapılmıyor.
Erdoğan, ekonomik krizle boğuşan ülkede din, diyanet ve anayasa gibi konuların konuşulmasından o kadar memnun ki, mevzu başka bir noktaya gelir diye ödü kopuyor.
İLK DÜĞME YİNE YANLIŞ İLİKLENDİ
Muhalefet, ülkede Saray rejimi yokmuş gibi, herhangi bir iktidarla yönetiliyormuş gibi davranmaya devam ediyor. Bütün kötülüklerin kaynağı olan rejimle değil, bazen AKP, bazen MHP, bazen de HÜDAPAR ile tartışmayı tercih ediyor. Üstelik arkasında 31 Mart seçiminden gelen güçlü bir rüzgar varken.
Özgür Özel, yerel seçim zaferinden sonra "erken seçim çağrısı yapmayacağını" beyan etmişti. Ardından "halk isterse olur" bölümüne geçilmiş, hızla oradan da "hemen yapalım"a evrilmişti. Özel, artık net bir tarih de veriyor. Erdoğan, 2025 Kasım ayına kadar seçim çağrısına "evet" derse sorun yok. Erdoğan erken seçim olduğu için bir kez daha cumhurbaşkanı olabilir. Ama bu tarih kabul edilmezse CHP, erken seçimi kabul etmeyecek ve Erdoğan’ın bir daha aday olmasının önüne geçecekti. Anladığımız kadarıyla ana muhalefet partisinin önümüzdeki bir yıl için öngördüğü siyasi taktik bu. Ancak ne hikmetse aynı tarihlerde AKP’li yetkililer, önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçimine dair "Adayımız Erdoğan’dır" açıklaması yapmaya devam edebiliyor.
Muhalefet, erken seçim pazarlığından galip çıkmak için anayasanın bir kez daha çiğnenip Erdoğan’ın aday olmasına razı. Bu netleşti. İktidar ise hem erken seçim olmayacak hem de Erdoğan aday olacak diyor. Bu duruma "olmaz, anayasaya aykırı" diyenlerin hâlâ var olması ise başka bir vahamet.
SEÇİM İÇİN DEĞİL GELECEK İÇİN
Özel’in "geçim olmazsa seçim olur" sözü, parti kamuoyunda tuttu gibi görünüyor. Bu ekonomik koşullarda halkın beklentisinin bu yönde olmasını beklemek yanlış değil. Yanlış olan, her defasında rejime karşı mücadeleyle sandık meselesini ayrı tutmakta. Bugüne kadar sandığa kilitlenen siyasetin galibi, devlet aygıtını elinde tutan Erdoğan oldu. Hileyle, hurdayla yaptı; muhalefet buna sessiz kaldı vs., ama her kritik seçimi Erdoğan kazandı. Bugünlerde sürdürülen muhalefet biçimi, Erdoğan’a bir kez daha bu şansı verecek gibi görünüyor.
Erdoğan’a karşı yürütülen mücadelede dayanak arayanlar için bir yanda Meclis’te ne tarafa yöneleceği belli olmayan sağ muhalefet, diğer yanda ise yaşamın her alanında çığlık çığlığa bağıran halk var. Bu koşullarda tercihin bu kadar zor olmaması gerekiyor. Öyleyse bu tereddüt neden?
CHP İTİRAZI YETER Mİ?
Görünüşe göre Özgür Özel, iktidar blokunun istediği zaman erken seçim kararı alacak 360 oya ulaşamayacağını düşünüyor. Bu durumda Meclis aritmetiğine bakalım. Cumhur İttifakı’nın 360 bandına ulaşması için 35 vekile ihtiyacı var. CHP ve Emek Özgürlük İttifakı bünyesindekileri çıkınca geriye 80’e yakın vekil kalıyor. İçinde DEVA, Gelecek, İYİP ve bağımsızlardan oluşan bu kümeden Erdoğan’ın 35 vekil çıkaramayacağına dair bu kadar net bir görüş fazla iyimserlik değilse nedir?
CHP, bu rejimle ülkenin bir dakika bile geçirmemesi gerektiği hâlde pazarlık usulüyle Erdoğan’a meşruiyet kazandıracak erken seçim talebini birbirine karıştırmış durumda. Rejimden, hadi muhalefetin dediği gibi, iktidardan kurtulmak için Erdoğan’ın aday olacağı bir erken seçim talebi, yanlış olduğu kadar boş bir hayal.
İktidar, 2019 sonrası yaptığını bir kez daha yapmaya hazırlanıyor. Seçim tarihinden hemen önce, yapabildiği oranda muslukları açacak. Muhalefet ise iktidarı, ülke ekonomik kriz içindeyken seçime götürmeye çalışıyor. CHP bu konuda şu anda iktidar cephesinden uzaklaşmış sağ partilerin desteğine güveniyor. Anlaşılan o ki 6’lı Masa sürecinde yaşananlar çabuk unutuldu. Bu rejim, Erdoğan’la bir kez daha seçim kazanacağına inansın, bunun için erken seçim gerekse o 35 vekili sağ partilerden tek tek bulur ve istediğini yine alır.