Seçimin hemen ardından CHP Genel Başkanı Özgür Özel, bence de çok örnek bir tavırla (mealen) “Bu seçimin tek kazanını değiliz. Millet kazanmıştır. Bir zafer kutlaması yapmanın değil, yeni durumu iyi tahlil ederek ülkenin sorunlarına birinci parti olarak sahip çıkmanın ve mücadele etmenin zamanıdır” görüşünü savunmuştur. Sorumlu bir ana muhalefet liderinin alması gereken tavrı almıştır.

Ancak yine aynı Özgür Özel, seçmenin (sadece CHP değil, bu oy potansiyelinde katkısı olan ya da iktidar partisi AKP’den uzaklaşan) önemli bölümünün bugünkü rejimden bir an önce kurtulmak istediği gerçeğini okumayı becerememiş. Ya da bilerek “okumamayı” tercih etmiştir.

Burada anahtar tanım, “bir an önce”dir.

O günlerde de defalarca yazdığım, KRT TV’deki yayınlarımda dillendirdiğim üzere “Sarı kart mı, kırmızı kart mı?” meselesinde de Özgür Bey’in yanlış bir okuma içinde olduğunu gözlemlemekteyiz.

Tayyip Erdoğan’ın tek adam rejimi, halkın sorunlarını çözmek şöyle dursun, artık giderek daha da fazla halka savaş açmış, çaresizliğinden tam anlamıyla “Canınız cehenneme!..” tavrına girmiş bulunmaktadır. Artık Türkiye’yi, yoksulluğun diz boyu olduğu bir ülke olmaktan “açlığın kol gezdiği” bir ülke haline getirmiş, ötesine de hızla geçmektedir.

Ülkenin kaynaklarını har vurup harman savurduğu, bir avuç rejim yanlısı tufeyli hırsıza peşkeş çektiği yetmiyormuş gibi, halkını en temel ihtiyaçlarını bile karşılayamaz duruma getirmiş, üstüne üstlük “Buna da dua edin, başka ülke halklarından daha iyisiniz” gibi ahlâksızca çıkışlarla, bir de alay etmektedir.

Son “Hayvan Yasası” pratiğinde olduğu gibi, halkın en temel ve en çok yaşama saygı içeren taleplerine bile sırtını çevirip, yasama organında ve sokakta sesleri bastırmak üzere faşizan bir tavırla, “Ölüm Yasası” olarak adlandırılmayı da hak eden yasayı apar topar TBMM komisyonundan geçirmiştir.

Bununla da kalmayan Erdoğan Rejimi, 31 Mart seçiminde aldığı tarihi yenilgiyi (tam da demokrasiye taban tabana zıt anlayışına uygun olarak) hazmedemediğini göstererek, bu Hayvan Yasası’nı, önemli bir çoğunluğu CHP’nin kazandığı yerel yönetimleri başarısız kılmaya dönük bir “kumpasa” dönüştürmeye hazırlanmaktadır. Bunun üzerine bir de geçmişte kasalarını tamtakır hale getirdiği ve gırtlağına kadar borç içine soktuğu belediyelerin CHP elinde olmasını fırsat bilerek “Borçları ödemezseniz kapik çalışmaz. Sizi iflas ettireceğiz. Çalışamaz duruma getireceğiz” diyerek, CHP’li belediyeler üzerinden halkı ağır biçimde cezalandırmanın planını bizzat “Rejimin Başı”, utanmadan ilan etmiştir.

CHP lideri Özgür Özel’in, “Saray’ı muhatap alıp diyalog kurarak normalleşmeyi amaçlayan” olağanüstü abartılı iyi niyetini adeta “yere atıp üzerinde tepinmek” anlamına gelen bu tavırlar, Türkiye’yi artık “dönüşü olmayan bir yola” çoktan sokmuştur.

Hayvan Yasası örneğinde, ya da işçilerin, öğrencilerin, emeklilerin hak aramaya dönük en küçük bir gösterisi ya da toplanma çabası tekme, tokat, yumruk, cop, gaz, hakaret, kelepçe, gözaltı ile şiddetle baskılanmaya çalışılmaktadır.

Tam da bunları yaşadığımız bir ortamda, “sabıkalı militan potansiyeli olduğu bilinen” gücünü elinde sopa olarak sallayan rejimin ortağı bir küçük parti, “hedef isim listeleri” hazırlayıp elinde sallayarak, “Ayağınızı denk alın” diye, siyasetçisinden akademisyenine, gazetecisine kadar, muhalif kim varsa alenen tehdit edecek kadar pervazısca bir tavır içine girmiştir.

İşin en ironik yanı, o listenin başında da Ana Muhalefet Partisi lideri Özgür Bey’in adı yazılıdır.

Buna karşın, Özgür Bey ne yapmaktadır?

“Ben seçmenden ‘sizi erken seçime götüreceğim vaadi’ ile oy istemedim. Bunu yapamam. Erken seçimi ben isteyemem” diyerek ipe un sermekte, topu taca atmaktadır.

Ağzını her açtığında partinin geçmiş hantal (ve adeta iktidar olmaktan ürken) tavrı ile arasına mesafe koyarak “Geçmişin özgüvensizliğinden arındık” diyen Sayın Özel, bu sözlerinin tam tersini hayata geçirerek “Millet isterse yapılır. Parlamento’da zaten bunu zorlayacak çoğunluğum yok” diyerek işi “aritmetik olanaksızlığa” indirgemekte, (futbol tabiriyle) “toptan kaçarak oynamaya” çalışmaktadır.

Bu ayın başında kendisiyle yaptığım röportajda “Ben sokakçıyım. Sokak adamıyım. Meydanda mücadeleye çok önem veririm” lafının altını doldurmaya çalışmak üzere birkaç tematik miting düzenleyen ve açıkçası beklenen, arzu edilen sayılara ve etkiye ulaşamamıştır.

Özgür Bey ve partisi bu saatten sonra, artık rejimin izin verdiği ölçülerde değil, inisiyatifi kendi eline alarak kendi oyun planıyla muhalefetin zamanı geldiğini anlamalıdır.

“Halk isterse erken seçim olur” gibi bir pasifist ve kaçak söylemin arkasına gizlenmekten vazgeçip, “halkın önüne atlayıp” artık avazı çıktığı kadar “Erken seçim için mücadeleye buyrun. Düşün peşime” diyebilmek, Sayın Özel’in tek seçeneği haline gelmiştir.

Gün bugündür. Halk istemektedir.

Ezilen, aç bırakılan, horlanan, aşağılanan ve üstüne üstlük sopayla mermiyle tepdit edilen halkın isteği budur.

Çığ gibi büyüyen muhalefete önderlik edebilmek için tarihi bir fırsattır bu.

Arkadan değil, “önden” yürümenin zamanı gelmiş geçmektedir.

https://www.birgun.net/makale/bugun-degilse-ne-zaman-ozgur-bey-547410