av.selcukatalay @ gmail.com

Gazetemizin yazarlarının yazdıklarını gözden geçirirken, benim yeğenim saydığım ve amcası Halûk Özkaynak’ın sınıf arkadaşı ve rahmetli kardeşim Şükrü Özkaynak’ın oğlu olan aslanıma rastladığımda; Selçuk tarihinde ayrı bir hatıralar sayfası açıldı gönlümde… Öncelikle son derecede sevindiğim hediye ettiği kitabını kütüphanemde, iftiharla saklıyorum ve faydalandım…

Dedesi Cemal Özkaynak değişmez baş öğretmenimizdi, Selçuk Merkez İlkokulunda… O beni, ben de O’nu ömür boyunca sevdik, tabii çocukları da her zaman kardeşimdi. Allah’a şükür en ufak kötü hatıramız olmadı.

 İlk yazımda belirttiğim gibi, hem öğretmenim Hayatî Sezgin Beyefendi, hem de diğerleri – ki babam da dahil – “benim akıllı ancak, adam olmayacak bir evlad-ı vatan olduğum kanaatında“ idiler, tahmin ediyorum. Öğretmenim o zaman karne ile takdir, teşekkür diye belgelendirme diye bir durum olmadığından, sadece karneme “sınıf birincisi“ diye bir ibare koyup, beni onurlandırırdı. Ancak öğrenim yılı içinde; bendenizin sınıfta pozisyonu, öğretmen masasının önünde, başımı sınıfa çevirdiğim anda kafama hafifçe elindeki çubukla vurarak “sakın haaa…” ikazına muhatap olmamdı, çün ki; sınıfı karıştıracağımdan ürkülüyordu.?

Ortaokulu bitirinceye ve Atatürk Lisesi yıllarımda, daima DAYAK denen İĞRENÇLİKLE MUHATAP idim ve maalesef öğretmen ve idarecilerin herkese uyguladıkları, onlara göre en kolay disiplin yolu ve ailelerin de benimsedikleri bir çirkin adetti. “Dayak cenneten çıkmadır” denilirken çok duydum. Karşısındaki aciz insanın, sorgulamadan darp edilmesi kolay yoldu ve kendileri de ÖYLE YETİŞMİŞLERDİ !!!! Dayaktan HİÇBİR OLUMLU TESİR ALMADIM ve KARŞILIĞINDA GEREKTİĞİ GİBİ SİNSİ İNTİKAMLARIMI ALDIM !!!

Cemal hocam beni hırpalamaktan son derecede sakınır ve özen gösterirdi. Bana cezası ; teneffüs arası dediğimiz ders aralarında; saksıları sakladıkları odaya beni hapsederdi. Bittabii ben de def-i hacetimi sırayla saksılarda hallederdim. İntikamım bu idi…

Cemal hocam ve babam Osmanlı dönemi doğumlu ve tabiatıyla kur’an harfleri ile okuyup yazan kişilerdi. Ben halâ onlardan, yaz tatilerindeneden öğrenmedim diye üzülürüm. Cemal hocam resmî hat yazılarını da okurdu. Ayrıca tarihî mezar taşlarını okuduğunu ve kaydettiğini hatırlıyorum.                 
Mesleğim dolayısıyla bir kayıp kişinin nüfus kaydını okumasını istirham ettim. Birlikte Kuşadası Nüfus Müdürlüğü’ne gittik ve kaydı bulduk, işimi gördü. Yolda gelirken bana “yahu sen nasıl adam oldun ?“ diye espiriyle sordu. Cevap olarak

“hocam ben avukat oldum, ancak ölene kadar da adam olmak için uğraşacağım”  diye bir cevap verdim. Cevabımda çok samimiyim.İnşaallah adam, hatta “adem” olurum. Darısı cümlesinin başına!!!!

Saygılar ve sevgiler her zaman , hepinize dostlarım, kardeşlerim……