ilyas35selcuk @ gmail.com

Bir Mayısta Emek ve Dayanışma Günü olarak kutladığımız günü işçi bayramı, çalışan günü gibi algılanıyor. Ancak ben işci-işveren, emek-sermaye ikilisi olarak değerlendirmeyi düşünüyorum. Çünkü biri yoksa diğeri ayakta kalamaz.  
     Emek sermaye ilişkisi, ekonomik yapıların temelini oluşturan ve toplumsal yaşamı etkileyen önemli bir konudur. Bu tanım çalışma gücü (emek) ile üretim araçlarına (sermaye) sahip olan kesimler arasındaki etkileşimi ifade eden bir tanımdır. 
     Emek sermaye ilişkisi, kapitalist ekonomik sistemlerde daha belirgin bir şekilde görülür. Sermaye sahipleri, üretim araçlarının mülkiyetine sahipken, emekçiler ise bu üretim araçlarını kullanarak ürünleri veya hizmetleri üretirler. Bu süreçte, emekçiler sermaye sahiplerinin kontrolü altında çalışır ve ürettikleri değerin az bir kısmını ücret olarak alırlar, geri kalan kısmı ise sermaye sahiplerine kar olarak kalır. 

Çalışma hayatı
    Çalışma hayatı dinimizde de Yüce Kitabımız Kur’an’ın pek çok ayetinde, insanın bu dünyaya başıboş gönderilmediği ifade edilmektedir. Dünya ahiretin tarlasıdır. Bir tarlanın gelişigüzel bırakılması, ürün verimini nasıl olumsuz etkiliyorsa, insanın dünyada gelişigüzel yaşaması da hem dünya hem de ahiret hayatında kayıp ve pişmanlıklara sebep olmaktadır.
   Dünya hayatının gereklerinden birisi de çalışmaktır. Bu hüküm, sosyal ve iktisadi hayatın en temel esaslarından bir tanesidir. Nitekim, Cenâb-ı Hakk bir ayet-i kerimesinde şöyle buyurmaktadır: “İnsan için ancak çalışma ve gayretinin karşılığı vardır.”  (Necm suresi, 53/40.)
    Evet, İslam çalışmayı emreder. Kazancın meşru yollarla kazanılan olduğu gibi, gayri meşru yollardan kazanılanı da vardır. İslam; meşru yollarla, emek vererek elde edilen kazancı helal; diğerlerini haram kılmıştır. Kumar, hırsızlık, rüşvet, karaborsa ve faiz gibi gayri meşru yollarla kazanç elde etmek haram kılınmıştır. Diğer taraftan, helalinden çalışıp kazanmak ise övülmüş ve teşvik edilmiştir.
    Bir birey evine ekmek ve erzak alabilmek için, kendi işinde veya birinin yanında veya onun işinde çalışmak durumundadır.
     Bu yüzden emek sermaye ilişkisi, ekonomik adalet, gelir dağılımı ve sosyal hareketlilik gibi birçok önemli konunun anlaşılmasında merkezi bir role sahiptir. Bu ilişki, emekçilerin haklarını savunma, işçi sendikalarının oluşumu ve işçi haklarıyla ilgili yasal düzenlemeler gibi konuları da içerir. 

Emeğin Korunması
   Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) de çalışmanın Yüce Allah katındaki değerini şöyle açıklamıştır:
   “Sizden birinizin urganını alıp dağa gitmesi ve sırtında bir bağ odun getirip satması, böylece Allah’ın onun itibarını koruması, bir şey verip vermeyecekleri belli olmayan kimselerden dilenmesinden daha hayırlıdır.” (Buhari, Zekât, 50.)
   Bir başka hadislerinde de Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.); “Hiç kimse elinin emeği ile kazandığından daha hayırlısını yememiştir. Allah’ın peygamberi Davud (a.s.) da elinin emeği ile kazandığını yerdi.” (Buhârî, Büyû’ 15, Enbiyâ 37.) buyurarak çalışmanın peygamberlerin ortak sünneti olduğunu vurgulamıştır. Çünkü çalışmak ve üretmek, bir insanın seviyesini gösteren önemli bir ahlak ölçüsüdür. Tembellik ise Peygamberimiz (s.a.s.)’in Yüce Allah’a sığındığı kötülüklerin başında gelmektedir.
    Yüce dinimizin çalışma hayatıyla ilgili ortaya koyduğu yükümlülüklerden birisi de, insan emeğinin korunmasıdır.
   Sosyal hayat, emek paylaşımı üzerine kurulmuştur. Düşünün: Soframıza gelen bir dilim ekmekte kaç kişinin emeği ve hakkı vardır? Buğdayı toprağa eken çiftçilerden, hasadını yapan işçilere; öğütülmesi için taşıyanlardan, fırıncılara kadar bir dilim ekmeğimizde yüzlerce, hatta binlerce kişinin emeği bulunmaktadır. Bundan dolayı emek, bütün toplumlarda ve inanışlarda kutsal kabul edilmiş; emeğin zayi edilmesi de büyük bir suç ve günah olarak nitelendirilmiştir. 
   Yüce dinimiz de alın teri kurumadan emek sahibine hakkının verilmesini emretmiştir. Nitekim bir hadis-i kutsîde Cenâb-ı Hakk, üç kişiyle bizzat davacı olacağını; bunlardan birinin de bir kimseyi çalıştırıp işini yaptırdığı halde ücretini ödemeyen kimse olacağını ifade etmiştir.
     Son yıllarda, teknolojik gelişmeler ve küreselleşme gibi faktörler, emek sermaye ilişkisini etkileyen dinamikleri değiştirmiştir. Özellikle dijital ekonomi ve yapay zeka gibi alanlardaki ilerlemeler, işgücü piyasalarında ve üretim süreçlerinde önemli değişikliklere neden olmuştur. 
     Emek ve sermaye ilişkisi üzerine yapılan çalışmalar, bu ilişkinin daha adil ve sürdürülebilir bir şekilde nasıl düzenlenebileceği konusunda önemli ipuçları sağlar. Toplumların refahını artırmak ve sosyal adaleti sağlamak için, emek ve sermaye arasındaki ilişkinin dengeli ve adil bir şekilde yönetilmesi büyük önem taşıyor. 
    Çalışanların 1 Mayıs  Emek ve Dayanışma Gününü kutluyor, sağlıklı, mutlu ve barış dolu günler diliyorum. Selam ve dua ile.