ilyas35selcuk @ gmail.com

Bakara Suresi,2/183. (Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı.)
       (Bakara Suresi,2/184. (Oruç, sayılı günlerdedir. Sizden kim hasta, ya da yolculukta olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutar. Oruca gücü yetmeyenler ise bir yoksul doyumu fidye verir. Bununla birlikte, gönülden kim bir iyilik yaparsa (mesela fidyeyi fazla verirse) o kendisi için daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.)
      (Bakara, 2/185. (O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa, onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu da sayıyı tamamlamanız ve hidayete ulaştırmasına karşılık Allah’ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir.)
        Hadis “Âdemoğlunun her ameline kat kat ecir verilir. Bir hasene/iyilik, on mislinden yedi yüze kadar karşılık görür. Yüce Allah buyurur ki: Yalnız oruç başkadır. Oruç benim içindir, onun mükâfatını ben veririm. Zira oruçlu cinsel arzularını ve yemesini sırf benim için terk eder. Oruçlu için iki sevinç anı vardır: Biri iftar ettiği ân, diğeri de Allah’a kavuştuğu zamandır. Onun ağzının kokusu Allah nezdinde misk kokusundan daha hoştur.”   (Hadis- Müslim, Sıyâm, 164) 

RAMAZAN AYI
     Ramazan ayı, Müslümanlar için çok özel bir dönemdir çünkü bu ay oruç tutma, ibadet etme, dua etme ve yardımlaşma gibi ibadetlerin arttığı bir dönemdir. Bu ay, bereket ve paylaşma duygularının yoğunlaştığı bir dönemdir. Müslümanlar iftar ve sahur sofralarını paylaşarak birlik ve beraberlik duygularını pekiştirirler. Aynı zamanda yine bu ay, fakir ve muhtaç insanlara yardım etme ve onlara yardım elini uzatma fırsatını da sağlar.
      Ramazan ayı aynı zamanda Kuran'ın indirildiği aydır. Müslümanlar için manevi bir arınma ve yenilenme zamanıdır. Bu ayda oruç tutarak, ibadet ederek ve dua ederek, kendilerini daha iyi bir insan olarak geliştirmeye çalışırlar. Bu nedenle Müslümanlar bu ayda Kuran okuyarak, anlamaya çalışarak ve manevi yönden arınıp temizlenmekle vakit geçirmeye çalışırlar.
        Bu ayda ibadet etmek, oruç tutmak, dua etmek ve yardımlaşmak gibi güzel ve erdemli davranışlar sergileyerek ruhsal ve manevi yönden gelişim sağlarlar. 
      Mevlana: “Her kul, her köle, azat edildiği zaman sevinir. Rabbim, ben sana köle olduğum zaman Sevinir bayram ederim.” diyor. Herkesin açlık ve susuzluktan ısrarla uzak durmaya çalıştığı şu dünya hayatında Müslümanların ramazana olabildiğince özlem duymalarını en iyi Mevlana’nın yukarıdaki mısraları açıklıyor zannımca.
      Ramazanı oruç tutulan, açlık ve susuzluk çekilen bir ay olarak değil de her yönüyle zevk alınan, haz duyulan bir ay yapan da budur. Evet, ramazandan herkesin payı kendince olur ve ramazanı herkes kendince anlatır ve yaşamaya çalışır. 

     Edebiyatımızda Ramazanlar
Eski zamanlarda ramazan hazırlığı. (Refik Halit Karay)
    Berat Kandili geçince evde ramazan hazırlığına başlanırdı; iki hafta süren bu hazırlık esnasında evler, baştanbaşa yıkanır, günlerce tahta gıcırtıları… İstanbul şehrine, sokaklarından kağnılar geçen bir Anadolu kasabası ahengi verirdi. 
    “On iki ayın sultanı” unvanıyla anılan ramazanda, her şeyden evvel bir bolluk hüküm sürerdi. Büyük konakların iftar sofrasında yer almak için tanıdık olmaya lüzum yoktu ki... 
    Gözüne kestirdiğine girerdin. Kimse kim olduğunuzu, nerede, ne münasebetle tanışıldığını, isminizi ve işinizi sormazdı. Sadece, kapıda duran ağa, kılığınıza, kıyafetinize bakarak, size yer gösterirdi: Ya büyük sofrada, ya orta sofrada yahut da alt katta, kahve ocağı sofrasında. 
     Ramazandan bir-iki hafta evvel, babam, bir sabah evradını okuduktan ve namazını kılıp zikrini bitirdikten, “Sabah şerifler hayrola, hayırlar fethola, şerler defola!” diye duasını da tamamladıkta sonra -başında keten takke, sırtında nafe kürk, burnunda altın gözlük- köşesine hususi bir ehemmiyetle oturur, evin erkanını nezdine (yanına) çağırırdı. Önünde hokka, kalem ve elinde bir defter hazır... İçtimadan maksat, ramazan erzakını tespit etmek, yani listesini yapıp Asmaaltı tüccarlarından Yağcı İbrahim Bey’e göndermek… 
      İyi evler mahalle bakkallarından alış veriş etmeyi haysiyete muvafık bulmazlardı... Halleri, vakitleri yerinde olanlar erzakı, karabiberinden pirinç ununa, havyarından maltız sardalyasına, pastırmasından kuru cevizine kadar, mevsimlere göre, her birinden, üçer aylık, Asmaaltı’ndan alırlar, yük arabalarıyla getirtip kilerlerine doldururlardı. Kaşar peyniri kelleleri, bozulmasın diye, pirinç ambarlarında hıfz olunurdu; sabunlar evde kesilir, kurutulurdu. O zamanlarda şekerler kelle daha doğrusu mahruti şekilde satıldığından yine boy boy, evlerde kırılır, öyle saklanırdı. 
       (Refik Halit Karay, Üç Nesil Üç Hayat, İnkılap Kitabevi, 1996, İstanbul, Sayfa: 129-131) 
        Sevgili dostlar! RAMAZANınızı kutlar, hayırlı iftarlar dilerim. Sevgi, mutluluk ve Sağlıkla kalın.