ilyas35selcuk @ gmail.com

       Önceki yazılarda kısa da olsa dostluktan, muhabbetten, sevgiden ve onu anlayabilmekten bahsettik. Şimdi de sevgiyi biraz açalım ve tanımını yapmaya yapmaya çalışalım. 

     Sevgi; İnsanı bir şeye veya bir kimseye karşı yakın ilgi ve bağlılık göstermeye yönelten duygu, muhabbet olarak sevgi, hoşlanmadan veya beğenmeden öte bir kavram olarak tanımlabilir.    

      Sevgi, dünyaya gelen her varlıkta en önemli bir özellik, en parlak bir ışık, en büyük bir kuvvettir. Bu özelliğini geliştirebilen insanlar karşılaştıkları olumsuzlukları bu gelişmiş özellikleri sayesinde olumluya dönüştürebilirler. Bu özelliklerini geliştirebilen ve sevgi ile bütünleşebilen insanlar  ruhen yükselirler. Dolayısıyla sevmeyen ruhlar olgunlaşıp insani değerlere pek ulaşamaz. Sevgiden mahrum kişilerse bir türlü egonun karanlıklarından kurtulamadıklarından kimseyi sevemez ve narsizleşirler. Sevgiden habersiz yaşamını sürdürmeye çalışırlar.

Çocuk, dünyaya gözlerini açar açmaz sevgi ile karşılaşır. Onu hasretle ve hararetle bekleyen, şefkatle ve muhabbetle bağrına basmaya hazırlananlarla karşılaşır. Etrafındaki herkesin gözlerinden ve yüzlerinden sevgi pırıltıları parlamaktadır. Ancak daha sonraları o sevgiyi bulabiliyorlar mı, bulamıyorlar mı bilinmez ama hayatı boyunca o sevgiyi aradıkları muhakkak.

Güneş çevresine sevgi ile parıldar. Sular buhar buhar o sevgiye doğru yükselir. Yukarılarda damlalaşan su tanecikleri, o sevginin sarhoşluğuyla dans ederken, naralar atarak toprağın bağrına iner ve oraları cennete çevirir. Güller, çiçekler sevgiyle gerilir ve gelip geçenlere tebessümler yağdırırlar. Koyunlar, kuzuları ile sevgiyle meleşir ve birleşir; kuşlar ve yavruları sevgiyle cıvıldaşır ve sevgi koroları oluştururlar.

Sevgi, insan ruhunda öyle derin izler bırakır ki; o uğurda yurt-yuva terk edilir, icabında ocaklar söner ve her vadide ayrı bir mecnun “Leyla” der inler. Ruhundaki sevgiyi kavrayamamış kişiler ise bu işe delilik derler!..

Mecnun’un adı geçince ondan bir olay aktarmamak olmaz elbette. Mecnun yıllardır Leyla’sının peşindedir, ancak Leyla’yı uzaktan bile görmek mümkün olmamıştır. Yıllarca, o diyar senin, bu diyar benim; O, Leyla’sını arar durur. Nihayet onun son konakladığı yere, Leyla’yı sorduğu kişi onu götürür. Ancak üç gün önce, oba oradan bir başka diyara göç etmiştir.
Mecnun Leyla’sının son gezdiği yerlere, gölgesinde oturduğu ağaçlara, onun seyrettiği gökyüzüne bakar ve her baktığı yerde ondan izler bulup iç geçirirken; o arada, açlıktan yürümeye takati kalmamış, tüyleri birbirine karışmış, bakımsızlıktan uyuzlaşmış bir köpek görür. Hemen koşarak gider ve o iğrenilecek köpeği sevmeye başlar. Onu getiren adam şaşırır ve “o çirkinleşmiş köpeğin nesini seviyorsun?” der. Mecnun, “Leyla onu mutlaka sevmiştir onun için seviyorum!” cevabını verir. Arkadaşı “sevdiğini ne biliyorsun?” dediğinde ise, “sevmese bile mutlaka ona bakmıştır ben, onun bakışlarını seviyorum, köpeği sevmiyorum ki...” der. 

Mecnun, kays iken Leyla, Leyla der inlerdi. Kays Mecnun olunca ise, Mevla Mevla deyip inledi. Biz de çevremize öyle bakabilmeliyiz. Unutmayalım ki: Mecnun vardır, baktığı her şeyde, Leyla’sını görür. Bu bakış mecazdır. Mecnun vardır, baktığı her şeyde, Mevla’sını görür. Bu bakış da hakikattir.

Kinlerin, nefretlerin, düşmanlıkların, çekememenin, gecenin koyu karanlığı gibi, dört bir yanımızı sardığı günümüzde yapmamız gereken; sevgiyi yaratanı sevip, tüm insanları hiçbir ayrıma tabi tutmadan sevgiyle kucaklayabilmektir.

Sevgiyi anlatmaya kelimeler yetmez, subjektif olması nedeniyle, tam tarifini yemek tarifi gibi yapabilmek mümkün değil. Zaten sevgiyi değil, gerekliliğini anlatmaya çalıştık.  Sevgi yaşanarak bilinebilir. Onun ne kadar gerekli ve insan yaşamında değerli olduğunu belki anne-babasız büyüyen bir çocuk, sıladan uzaktaki bir garip ve sevgiliden ayrılmış bir aşık anlayabilir ama, tarif edebilir mi bilemem. Yazımı bir şiirle bitirmek istiyorum.


SEVGİ TOHUMCUKLARI.

Sana dün bir demet gülle gelmek istedim.

O kadar masum ve kederli duruyorlardı ki koparmaya kıyamadım.

Derler ki kırmızı gül ayrılık, sarı gül ise sevgiyi anlatırmış.

Biz sevgiyi anlayamamışsak renkler ne yapsın, onların suçu ne?

Gel seninle gül tohumları ekelim şu kıraç topraklara,

Sevgisiz kalbimize de sevgi tohumcukları...

Sulayalım onları bıkmadan usanmadan.

Gül toprakta büyüsün, sevgi ise kalbimizde…


Sağlıkla, mutlulukla ve esenlikle kalın. Selam ve dua ile…